20 Ocak 2011 Perşembe

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği-Milan Kundera



Milan Kundera'nın bu çok ünlü romanında, birbirinden farklı ama bağlantılı dört karakterin özelinde inançlar, geleneksellik, varoluşçuluk, aile ve otorite ile olan ilişkileri ve yaşadıkları coğrafyanın faşist sol düzleminde hayatların nasıl bir hal aldığı anlatılmaktadır. İnsanın varolabilmesi için tüm bağlardan kurtulup hafiflemesi gerektiğine inanan, hatta bu uğurda oğlundan bile uzaklaşabilen, doktor Tomas, annesinin üstündeki yoğun etkisinden kaçarak kurtulan ama bu sefer de Tomas'a derin bir bağlılık geliştiren Tereza, Büyük Yürüyüş'te zorunlu olarak bulunan ve nefret eden, ihaneti yaşam biçimi haline getiren ressam Sabina, Sabina'ya ve temsil ettiğini düşündüğü değerlere olan hayranlığı yüzünden kendini tehlikeli bir yolculuğa atan, karısı ve kızı tarafından ezilen akademisyen Franz.
Bundan sonrasını kitabı okumayanlar için spoiler içermektedir. Kitabı okuduktan sonra okumaları tavsiye olunur.
Romanın sonunda görürüz ki her karakter farklı yönde bir gelişim gösterir. Tomas yazdığı bir yazı yüzünden mesleğini bırakmak zorunda kalır ve yaşadıkları onu bağlanmaya iter, Tereza içsel bağlarından kurtulur ve özgürleşir, Sabina kendisini seven insanların arasında yeni bir hayat kurar, Franz ise katıldığı yolculukta saldırıya uğrar ve ölümle buluşur.


I- Ağırlık ve Hafiflik
"Bir kere olan şey, hiç olmamış sayılır." (Einmal ist keinmal) Alman özdeyişi
- Eğretilemelerle oyun olmaz. Tek bir eğretileme aşkı doğurabilir.
- Sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada. Kişinin kendi acısı bile, başkasıyla başkası için hissettiği imgelemle yoğunlaşan ve yüzlerce yankıyla uzadıkça uzayan bir acı kadar ağır çekemez.
"Es muss sein!" Olmalı!
II- Ruh ve Beden
-Roman kişilerinin bir zamanlar gerçekten yaşamış olduklarına okuyucuyu inandırmaya çalışmak yazar açısından anlamsız bir çabadır. Ana rahminden çıkmamıştır roman kişisi; şu ya da bu sözcüğün itici gücünden ya da temel bir durumdan doğmuşlardır.
- Tereza'nın gözünde kitaplar gizli bir kardeşlik bağının işaretiydi.
-(...) bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir? Rastlantıların sadece rastlantıların söyleyecek bir sözü vardır bize. Gereklilikten doğan olmasını beklediğimiz, günbegün yinelenen her şey dilsizdir. Sadece rastlantı bir şeyler söyler bize.
- Ruhunun tayfaları bedeninin güvertesine fırlayıp çıktılar bir anda.
- Birey güzellik duygusunun önderliği altında, rastlantısal bir olayı motife dönüştürür, giderek bu motif bireyin yaşamının örgüsünde değişmez bir yer kazanır.
   Tomas'ın dünyasına giriş biletiydi kitap.
   Göz gözü görmeyecek kadar yoğun ve içinde sadece kendi çığlığını duyabildiği bir sise dalmıştı Tereza.
- Üniversite mezunu ile kendi kendini yetiştirmiş kişi arasındaki fark, bilgi düzeyinden çok dirim gücü ve kendine güven düzeyinin yüksekliğinde ortaya çıkar.
- Gözü "daha yükseklerde bir yerde" olan herkes günün birinde gözünün kararabileceğini hesaba katmalıdır. Bizi çağıran, bizi kışkırtan, altımızdaki boşluğun sesidir göz kararması; düşme arzusudur, bu arzunun karşısında dehşete kapılır, kendimizi korumaya çalışırız.
- Ama güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundaydılar.
- Güçsüzlüğünün farkına varan bir kişinin güçsüzlüğüne karşı çıkmak yerine ona boyun eğmeye karar vermesi... Göz kararmasına güçsüzlerin esrimesi de diyebiliriz.
III- Yanlış Anlaşılan Sözcükler
- Seçmediğimiz bir şeye kendi erdemimiz ya da başarısızlığımız gözüyle bakamayız. Kadın olarak doğmaya isyan etmek ona göre bundan gurur duymak kadar aptalca bir şeydi.
   İhanet setleri yıkmak ve bilinmeyene doğru başını alıp gitmek demektir.
   Sözcüklerle dolu bir sürü sayfa; mezarlıklardan daha yaslı yerler olan arşivlerde üst üste birikiyor. Yaslı, çünkü oraları kimse ziyarete gitmiyor.
" Sevgi insanın gücünden vazgeçmesi demektir" Franz
- (...) yaptığımız işlere başkasının gözü değdiği an; ister istemez o göze hoş görünmeye çalışırız ve yaptığımız hiçbir şey dürüstçe olmaz.
- Olacak olmalıydı.
IV- Ruh ve Beden
- Aslında gerçekten ciddi sorular bir çocuğun bile dile getirebileceği sorulardır.
- (...) kaldı ki aşklar da imparatorluklar gibidir; üzerine dayandırıldıkları düşünceler unufak olduğunda onlar da silinir gider.
V- Ağırlık ve Hafiflik
- İltifat karşısında nasıl da savunmasızdı (Tomas).
- Aşk bir eğretilemeyle başlar. Yani bu şu demektir ki aşk bir kadının, dilindeki ilk sözcükle şiirsel belleğimize girmesiyle başlar.
- Sessizlik aralarında bir ızdırap gibi uzanmıştı.
VI- Büyük Yürüyüş
- Kitsch, insan varoluşunda temelden kabul edilemez olan her şeyi kapsamı dışına atar.
- Yürek konuştuğunda, akıl karşı koymayı yakışıksız bulur. Kitsch'in egemen olduğu yerde kalbin diktatörlüğü hüküm sürer.
- İnsanların rol yapmaya lanetlendikleri durumlar vardır.
VII- Karenin'in Gülümseyişi
- Gerçek insan iyiliği, ancak karşısındaki güçsüz bir yaratıksa bütün saflığı ile özgürce ortaya çıkabilir. İnsan soyunun gerçek ahlaki sınavı, temel sınavı onun merhametine bırakılmışlara davranışında gizlidir.
- Belki de sevemememizin nedeni çok sevmek istememiz, yani karşımızdaki kişiden hiçbir istekte bulunmaksızın, ondan onunla birlikte olmaktan başka bir şey istemeksizin kendimizi ona verecek yerde, ondan bir şey (aşk) talep etmemizdir.
- İnsan zamanı bir döngü izlemiyor; onun yerine dümdüz bir çizgide ileriye doğru gidiyor. İnsan bu yüzden mutlu olamıyor; mutluluk yinelenmeye duyulan özlemdir.
- Bazen neden olduğunu bilmeden bir karar verirsin de bu karar tersini yapmaya üşendiğin için sürer gider. Her geçen yıl daha zorlaşır değiştirmek.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...