11 Mayıs 2010 Salı

Jorge Louis Borges

"Lâtif cinsten korsanlardan söz edilmeyegörsün, korsan kılığına girmiş olmalarına karşın ev kadını oldukları bir bakışta anlaşılan hanımların, kartondan tuzlu deryalarda tepindikleri küflenmiş bir müzikal komedinin mahalle tiyatrolarından birindeki içler acısı sahnelenişi akla gelir hemen."
Kadın Korsan Dul Çing

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /7

9. Değişim

Her yaşamda iki ana kutup vardır; doğum ve ölüm. Bu iki kutup arasındaki bir takım geçişler, değişimler yer alır;

doğum-bebeklik

bebeklik- çocukluk

çocukluk-gençlik

gençlik-erginlik

erginlik-ortayaşlılık

ortayaşlılık-yaşlılık

yaşlılık-ölüm.

"Gerçekleşmesi engellenen tutku" ile "küskünlük" arasında bir geçiş /değişim vardır. Çoğu yazar, tepkinin hemen kendini göstereceğini sanarak, bu kutupların birinden ötekine hiç duraksamadan atlayıverirler. Küskünlük kendiliğinden de meydana gelse, tepki bir takım küçük küçük dönüşümlerle, değişim/geçiş'ten doğar. Bir değişim/geçiş'i gözlemlerseniz karakteri daha iyi anladığınızı göreceksiniz.

10. Kriz, Düğüm/ Doruk Noktası, Çözüm

Doğum sancılarında kriz vardır ve doğumun kendisi düğüm/doruk noktasıdır. Sonuç ister yaşam olsun, ister ölüm, çözüm olacaktır.

Romeo ve Juliet piyesinde Romeo, sevgilisi Rosalind'i bir kere görebilmek için yüzüne maske takarak nefret ettiği Capulet'lerin evine gider. Orada öyle güzel, öyle büyüleyici bir kız görür ki, birden çarpılır ve deli gibi aşık olur (kriz). Sonra da Juliet'in ailesinin can düşmanı Capulet'lerin varisi olduğunu öğrenir (düğüm/doruk noktası). Mrs. Capulet'nin yeğeni Tybalt, Romeo'yu teşhis edince, onu öldürmeye kalkar (çözüm).

Bu arada Juliet de Romeo'nun Romeo olduğunu öğrenir ve gider, derdini aya, yıldızlara anlatır. Juliet'İn aşkıyla beyninden vurulmuşa dönen Romeo yaklaşır, onun anlattıklarına kulak verir (kriz). Evlenmeye karar verirler(düğüm noktası). Ertesi gün, Romeo'nun dostu rahip Lawrence'ın hücresinde evlenirler (çözüm).

Gündüzün geceyi izlemesi gibi her perdede kriz, düğüm ve çözüm birbirini izler.

Henrik İbsen'in Bir Bebek Evi piyesinde ise, Krogstad'ın Nora'yı, Helmer'ın işini elinden almasına engel olması yönünde tehdit etmesi krizdir. Helmer'ın Krogstad'ı işinden alıkoyması düğüm/doruk noktasıdır. Nora'nın boyun eğmesi çözümdür.

Bir Bebek Evi'nde düğüm, önermenin içinde yer alır: "Karı-koca arasındaki eşitsizlik, mutsuzluğa neden olur." Piyesin sonunu bilen yazar, bu önermeyi kanıtlayacak olan karakterleri bilinçli bir seçimle saptamıştır. Tek bir sahne, önermenin sahneye ilişkin sergilenmesi ile karakter sergilemesini, çatışmayı, geçişi, krizi, düğümü ve çözümü içerir. Bu işlem piyesteki sahneler sayısınca da, yükselen bir çizgi doğrultusunda yinelenmiş olmalıdır. Her sahnenin, karakterler arasındaki çatışma ile açıklanan kendine özgü önermesi vardır. Kriz, dönüm noktasıdır; aynı zamanda, sonucu şu veya bu şekilde kesinlikle belirleyici bir değişikliğin meydana gelmesi olasılığını içeren bir durumdur.

7 Mayıs 2010 Cuma

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /6

6. Dönüşüm

İlk bakışta bir fırtınayı bir çatışma sayabiliriz. Bizim fırtına ya da kasırga dediğimiz şey, birbirinden daha büyük ve daha tehlikeli yüz binlerce küçük çatışmaların birikip birleşerek krize dönüşmeleri, sonunda da doruk noktasında patlamaları olayıdır. Bu olay, fırtına öncesindeki sessizlik ve durgunlukta olgunlaşır. Durgunluğun son anında, fırtına ya daha azgınlaşmak üzere hazırlığını sürdürür ya da olanca şiddetiyle patlar.
Bir piyeste her çatışmayı bir başka çatışma izler. Her yeni çatışma da bir öncekinden daha gerilimli, daha güçlüdür. Piyes amaçlarına erişmek için çabalayan karakterlerin yarattıkları çatışmanın itmesiyle ileri doğru hareket eder. Ulaşılmak istenen amaç, önermenin kanıtlanmasıdır.

7. Olasılı Çatışma

Olasılı çatışma, tiyatro dilinde " gerilim" demektir. Olasılı bir çatışmadan söz ettiğiniz taktirde, konunun can alıcı noktasını belirlediniz, seyirciye bir vaatte bulundunuz demektir. Pek çoğumuz yapmacıklığa saparak gerçek benliğimizi dünyanın gözünden gizler, çatışmanın baskısı altında gerçek karakterleri açığa vurmak zorunda kalan kimselerin başına gelen olaylara gözlerimizi dikeriz. Olasılı çatışma henüz çatışma olarak gerçekleşmese de, biz bu olasılığın gerçekleşmesini sabırsızlıkla, coşkuyla bekleriz. Başkalarının ya da kendi benliklerimizin açığa vurulması herkesin olağanüstü ilgi odağıdır.

8. Saldırı Noktası

Bir piyes, çatışmanın tam krize yöneldiği noktadan hareket etmelidir ve içindeki karakterlerden en az birinin, yaşamında bir dönüm noktasına geldiği yerden başlamalıdır. Bir piyes, çatışmayı hızlandıracak bir kararla başlamalıdır.

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /5

III- ÇATIŞMA

1. Eylemin Kökeni

Güneşin altında hiçbir eylem yoktur ki, yalnızca bir tek kökenden doğmuş, bağımsız bir sonuç olsun. Her şey bir başka şeyden doğar; eylem kendi kendine var olamaz. Her eylem başka bir eylemden ya da etmenden doğar.

2. Neden ve Etki

Çatışma dört ana bölüme ayrılır. Statik, Sıçrama, Gelişim, Olasılı Çatışma.

Bütün çatışmalar saldırı ve karşı saldırıdan oluşur. Çatışmanın şiddetini piyesin kahramanı durumunda bulunan üç boyutlu bireyin istenç gücü belirler. Tutku herkeste bulunabilir; ama o tutkunun harekete geçip geçmemesi, köklenip dal budak salıp salmaması, kişinin fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik koşullarına bağlıdır. Çatışma karakterden doğmaktadır. Eğer çatışmanın yapısını bilmek istersek, önce karakterin yapısını bilmemiz gerekir. Karakter, çevrenin etkisi altında kaldığına göre, çevreyi de bilmemiz gerekir.

3. Statik Çatışma

Bir piyeste karar verme gücünden yoksun karakterler çatışmanın statik olmasına sebep olurlar. Hiçbir şey istemeyen ya da ne istediğini bilmeyen bir kimseden, gelişen bir çatışma yaratmasını bekleyemezsiniz. Hiçbir diyalog, en ustaca yazılmış olanı bile , çatışmanın gelişimine yardımcı olmadıkça, piyesi ileri götüremez. Yeni yeni çatışmalar bir ilk çatışmadan doğabilir ve ilk çatışma da piyesin önermesinin belirlediği amaca ulaşma doğrultusundaki bilinçli çabadan doğar.
Bir piyesin yalnızca bir büyük önermesi olabileceği gibi, piyesteki her karakterin de birbiriyle çatışan kendi önermeleri vardır. Görünür, görünmez bütün güçler çarpışacak, vuruşacak elbet. Önemli olan, bütün bu güçlerin ve çarpışmaların, piyesin yaşam çizgisini, temel önermesini geliştirmesidir.

4. Sıçrama

Eğer karakterler, aradaki basamaklarını dikkate almadan bir durumdan başka bir duruma geçerlerse bu sıçrama yolu ile oluşan bir çatışmadır ve de piyesiniz bu çatışmadan zarar görür. Bir önerme üzerinde karar kıldığınız andan itibaren yazar da karakterler de o önermenin tutsağı olmuş demektir. Her karakter bilmeli ki ve hissetmeli ki önermenin yapılmasını istediği eylem yapılacak olan tek eylemdir.
Kışla yaz arasına nasıl ilkbahar ve sonbahar girerse, karakterlerin durumları arasında da böyle olmalıdır.

5. Gelişme

Gelişmeli çatışma, açık seçik önerme ile, yerli yerine oturtulmuş, üç boyutlu ve aralarında sıkı bağlar bulunan karakterlerin ürünüdür. İyi bir piyeste;
a.Karşıtların birliği
b.İyi çizilmiş ve güçlü inançlarla donatılmış karakterler vardır.
Gerilim, uzlaşmaz karakterlerin kıran kırana savaşımı ile elde edilebilir. Önerme, amacı göstermeli; karakterler de, eski Yunan Tiyatrosu'nda Yazgı'nın yaptığı gibi, bu amaca doğru itilmelidir. Karakterlerin demir istençleri vardır.
Orgon (Tartuffe) - azgınca hoşgörüsüzdür.
Iago (Othello) - acımasızdır.
Hamlet - cesurca inatçıdır.
Helmer (Bir Bebek Evi) - kaskatı şekilde dürüst ve aşırı gururludur.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /4

7. Karakterler Kendi Yazgılarını Kendileri Yaratır
8. Eksen Karakter: 
Eksen karakter, baş kişidir. Önde giden yol gösteren kişidir. Çatışmayı yaratan, piyesi ileri doğru hareket ettiren, eksen karakterdir. Eksen karakter ne istediğini bilir.
Othello - Iago
Bir Bebek Evi- Krogstad
Tartuffe- Orgon
Eğer bir kimse iyi bir eksen karakter olacaksa, yaşamda her zaman her şeyin üstünde tuttuğu bir takım istekleri, ilkeleri olmalıdır: öç almak, onur, tutku vb. gibi.
İyi eksen karakter, yaşamını tehdit eden son derece ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bulunmalıdır.
Herkes eksen karakter olamaz. Korkusu isteğinden büyük olan; her şeyi yutan , yıkıp yok eden bir tutkusu olmayan ya da karşı çıkma gücünden yoksun, sabırlı, uysal kişi, iyi bir eksen olamaz.

Eksen karakter zorunlu olarak saldırgandır, ödün vermez ve de acımasızdır.
Eksen karakter, yalnızca, içsel ya da dışsal bir zorunluluğun baskısı ile eyleme itildiği için eksen karakter olur. Böyle bir karakterin yaşamını tehdit eden bir sorunu; onur, sağlık, para, koruma, öç alma ya da güçlü bir tutku gibi dertleri olması gerekir.

Eksen karakterin gelişimi, öteki karakterlerde görüldüğü gibi, geniş bir zaman kesitinde gerçekleşemez. Sözgelimi, öteki karakterler, nefretten aşka ya da aşktan nefrete doğru yavaş yavaş gelişebilir. Fakat eksen karakter bu yavaşlığı göstermez. Çünkü piyes başladığı anda eksen karakter çoktan kuşkuya kapılmış ya da öldürmeyi planlamıştır. Kuşkudan kalkan ve sadakatsizliğin bulgulanmasına vardıran yol sadakatten sadakatsizliğe götüren yoldan çok daha kısadır. Bu nedenle ortalama bir karakter aşktan nefrete eğer on adımda varıyorsa, eksen karakter aynı sonuca dört, üç, iki hatta tek adımda bile varabilir.
9. Karakterin Dağıtımı: Bir piyes için iki yalancı, iki hırsız seçilebilir; ancak bunların mizaçları ile felsefelerinin ve konuşmalarının birbirinden farklı olması gerekir ki bir çatışmadan sözedilebilsin.
Dağıtım karşıtlıkları iyi belirlenmiş, ödüne yanaşmayan, çatışma içinde bir kutuptan ötekine doğru hareket eden karakterleri gerektirir.
Her büyük dünüşüm bir takım küçük dönüşümlerden oluşur.

10. Karşıtların Birliği: Karşıtların birliğinde uzlaşmaya yer yoktur. Oyunun ortasında tarafların barışma ihtimalleri yoktur. Aralarındaki anlaşmazlık ancak kavga ya da ölümle giderilebilecek ölçüde derin bir nedene dayanmaktadır.
Bir Bebek Evi'nde Nora ile Helmer: aşk, yuva, çocuklar, yasa, toplum ve istek gibi birçok nedenle birleşmişlerdir. Bununla birlikte ikisi de birbirine karşıt yaradılışta kişilerdir. Bireysel karakterleri gereğince bu birliğin parçalanması ya da ikisinden birinin ötekine kölece boyun eğmesi böylece de kişiliğinin yokolması gerekmektedir.

Önermenizi saptadıktan sonra, en iyisi -gerekirse sınamadan geçirerek- piyesinizde yer vereceğiniz karakterlerin aralarında karşıtların birliği var mı, yok mu, ilk işiniz bunu belirlemek olmalıdır. Eğer, söz konusu karakterleri karşı karşıya getiren bu güçlü, bu koparılması olanaksız bağ olmazsa, piyesinizdeki çatışma da hiçbir zaman doruk noktasına ulaşamaz.

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /3

4. Karakterin Gelişimi: Doğadaki her şey -insan varlığı da- o şeylerle birlikte değişir. On yıl önce cesur olan bir insan, birçok nedenlerden ötürü, bugün korkağın biri haline gelmiş olabilir. Söz konusu nedenlerden birini şöyle sıralayabiliriz: Yaşlılık, fiziksel çöküntü, parasal durumda meydana gelen değişiklik (geçirilmiş bir kaza, hayal kırıklıkları B.P.Ç)
Bir karakter kimliğini çatışma sırasında ortaya koyar; çatışma bir kararla başlar; karar ise, piyesinizin dayandığı önermeden doğar. Karakterin kararı zorunlu olarak bir başka kararı, söz konusu karaktere karşı veya düşman olan karakterin kararını harekete geçirir. Piyesi, önceden saptanan yol boyunca yürütüp varış noktasına ulaştırarak yazgısını belirleyen de bu birbirinden doğan kararlardır. Önceden saptanan yol, piyesin dayandığı önermedir. Piyesin yazgısı ise, bu önermenin kanıtlanmasıdır.
Hangi yazın türünden olursa olsun, temel bir değişim sürecinden geçmeyen karakter kötü çizilmiş bir karakterdir.
İnsan, basit de olsa, bir karar vermeden önce çeşitli baskıların sürecinden geçmektedir; bu baskıların başlıcaları fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik grupta toplanabilir. Bu üç baskı gücünden sayısız bileşimler meydana getirebilirsiniz.
Gelişim bir karakterin içine düştüğü çatışmada, o çatışmaya gösterdiği tepkidir.

5. Karakterin İstenç Gücü: Zayıf karakter bir piyesin üstlendiği çatışma yükünün altından kalkamaz. Başlangıçta zayıf olduğu halde olaylar ilerledikçe güçlenen bir karakterle yola çıkabiliriz ya da tam tersi, başlangıçta güçlü olduğu halde, uğradığı çatışmalar nedeniyle giderek zayıflayan bir karakterle işe girişebiliriz. Bu ikinci olasılıkta önemli olan nokta, söz konusu güçlü karakterin, olayların içinden güçsüzleşerek geçmesi ve giderek ezilip aşağılanmaya bile katlanabilecek güçte olması gerektiğidir.
Zayıf karakter nedir? Zayıf karakter, savaşma gücünden yoksun karakterdir. Gerçekten zayıf karakter yapısına sahip kişi, baskıyı yeterince hissetmediği için ya da herhangi bir sebeple savaşmaya gerek görmeyen/eyleme geçme kararını veremeyen kişidir.
Güçlü karakter nedir? Çelişki, çatışmanın özüdür ve bir karakter, amacına ulaşma uğrunda kendi içsel çelişkilerini yenebildiği zaman, biz ona güçlü karakter deriz.

6. Olaylar Örüntüsü ya da Karakter Hangisi? Yazar ilkin eylemi planlamamış olsa da, her büyük yazınsal yapıt karakterden doğup gelişir. Karakterler yaratılır yaratılmaz, egemenliği ve önceliği ele geçirirler; bu yüzden de eylemi, onlara uyacak şekilde yeniden biçimlendirmek zorunluluğu başgösterir.
"Piyes yazarı, yaratacağı her durumdan önce, kendisine şu üç soruyu sormalıdır: Ben ne yapmalıyım? Ötekiler ne yapmalı? Yapılması gereken nedir?" George P. Baker

Bir durumda ne yapılması gerektiğini, o durumu yaratan karakterden başka herkese sormaya kalkmak garip olmaz mı? Niye karaktere sorulmuyor? Yapılması gerekeni herkesten daha iyi bilme durumunda olan odur. Olaylar örüntüsünü karakter yaratır, karakteri olaylar örüntüsü değil. Sonuç olarak ikisi de birbiri olmadan var olamazlar.

Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /2

II-KARAKTER
1. Karakterin Temel Yapısı: 
Her nesnenin üç boyutu vardır; derinlik, yükseklik, genişlik. İnsanın bunlardan başka üç boyutu daha vardır. Fizyolojik, sosyolojik, psikolojik. Bir insanı incelemeye kalktığınızda, onun; nazik, dindar, dinsiz, ahlaklı, ahlaksız olup olmadığını bilmek yetmez. Niçin öyle olduğunu veya olmadığını da bilmek zorundasınız. O insanın karakteri niçin boyuna değişiyor ve neden o istemese de değişmek zorundadır?

a. Fizyolojik Boyut

a.1. Cinsiyet
a.2. Yaş
a.3. Boy ve kilo
a.4. Saç, göz, cilt rengi
a.5. Tavır, hareket, duruş
a.6. Görünüş
a.7. Kusurlar
a.8. Kalıtım

b. Sosyolojik Boyut
b.1. Sınıfı
b.2. Uğraşı
b.3. Eğitimi
b.4. Ev yaşamı
b.5. Dinsel inanç
b.6. Irk, milliyet
b.7. Çevre içindeki yeri
b.8. Hoşlanılan şeyler, meraklar

c. Psikolojik Boyut
c.1. Cinsel yaşam, ahlaksal ölçütler
c.2. Kişisel davranışa yön veren güçler (önermeler), tutku
c.3. Umduğunu bulamama düş kırıklıkları
c.4. Mizaç: sinirli, uysal, karamsar, iyimser
c.5. Yaşama karşı tutum: Ezik, saldırgan, savaşkan
c.6. Kompleksler: Saplantılar, yasaklar, batıl inançlar...
c.7. İçedönük, dışadönük, ikisinin ortası
c.8. Beceriler

c.9. Nitelikler: Düş gücü, yargı gücü, beğeni denge
c.10. Zeka Düzeyi
2. Çevre: Bir karakter, kendi fiziksel yapısı ile çevresinin üzerinde yaptığı etkilerin toplamıdır. Çevremizle ilgili değişen herşey karakteri de değiştirir. Sağlık, ekonomik durum, mutluluk... Doğada statik birşey yoktur, hele insanda hiç yoktur. Yaşam değişimin kendisidir.


3. Diyalektik Yaklaşım: Diyalektik kelimesinin anlamı ikili konuşmadır. Bir önerme ortaya atılır, buna karşıt başka bir önerme ileri sürülür, ikinci önermenin ışığında birinci önerme düzeltilerek yeni bir önermeye varılır. Bu çıkarım sonsuz değişim gösterir. Tez - antitez - sentez.
Hareket eden her şey zaman içinde kendisini olumsuzlar. Kendi karşıtına dönüşür. Yeni yaşam eski yaşamdan doğar.


Piyes Yazma Sanatı-Lajos Egri /1

En iyi öğrenme biçimi paylaşmaktır. Ben de daha iyi öğrenmek için bu konuda okuduğum kitaplardan çıkardığım özetleri paylaşmaya karar verdim...

I-ÖNERME

Her eylemin bir amacı , her koşunun bir hedefi olmalıdır. Önerme, evvelce tasarlanan ya da saptanan öneri ; tartışmaya temel olan bir görüştür; belli bir sonuca götürmek üzere ileri sürülmüş ya da benimsenmiş bir öneridir.

Aristo karakterin önemini yadsır;

" Hepsinden önemlisi, insan değil; olayların, eylemin ve yaşamın örüntüsüdür."

Lope de Vega ise;

"Önerme olmalı ve önermede karakter, çatışma ve çözüm olmalı" der. Örnek: Cimrilik insanı yıkıma götürür.

1. Perdede sorun ortaya konur.

2. Perdede olaylar örüntülenir ve sonuç 3. perdenin ortasına kadar belli olmaz.

3. Perde sonunda çözümlenir.



İki temel soru sorulur.

1. Nasıl

2. Niçin = Ne kadar açıklanırsa o kadar iyi eser olur.



Bazı eserlerin önermeleri;

Romeo ve Juliet- Büyük aşk ölüme bile meydan okur.

Kral Lear- Körü körüne güven, insanı mahva sürükler.

Macbeth- Acımasız tutku, sonunda kendini mahveder.

Othello- Kıskançlık yalnız sevileni değil, seveni de mahveder.

Hortlaklar- Babaların günahları çocuklarına da bulaşır.

Dead End- Yoksulluk, insanları suça iter.

Excursion- Gerçekten korkup uzaklaşmaya kalkmak, insanı düş kırıklığına uğratır.

Juno and The Paycock- Savrukluk, yıkıma götürür.
....
Önerme yazarın kendi inancı olmalıdır. Asla sözlü olarak açıklanmamalıdır. Ayrıca bir önerme şunları kapsamalıdır: karakter, çatışma, çözüm.
Önerme bir kavramdır, bir piyesin başlangıcıdır, hareket noktasıdır. Önerme bir tohumdur; bu tohumdan ağaç ya da bitki üreyip gelişir. Önerme yaralı bir başparmak gibi göze çarpmamalı, çatışmayı mekanik hale getirip karakterleri kuklaya dönüştürmemeli. İyi kurgulu bir öyküde önermenin nerede olduğunu, öykünün ya da karakterin nerede harekete geçtiğini kestirmek olanaksızdır.


NOT:Perdeden kasıt oyunda ya da filmde verilen aralar değildir, ben öyle sanmıştım. Basitçe giriş, düğüm ve çözüm bölümleri olarak açıklayabiliriz. :)

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Balkon

Her cümlesi bir şiir mısrasına denk bir öykü Hasan Ali Toptaş'ın Balkon isimli öyküsü. Çok azını buraya koyuyorum ama mutlaka okunmalı hem de defalarca... Saygılar kendisine...
------
Boyunlarında lastik sapan taşıyan düşsel çocukların ıslıklarına yakalanmış ölü bir kuşluk vakti, balkonda oturuyorduk.
------
O gün Tanrı'nın, kendine sorduğu en zor bilmeceydin sen; ve ben, çözmek bana düşmüş gibi sevinçliydim.
------
Kuşlar geçiyordu çay tepsisinin ışıltılı gümüşünden; ötüşlerinin yarısı balkonumuza dökülüyordu, yarısı tankların üstüne.
------
Gene de içtiğim çaylara bir çift balkon atıyorum.
------
Çırpınan buharlar ellerini silmiş zamanın gözlerinden.

Hasan Ali Toptaş-Balkon-Ölü Zaman Gezginleri 1993
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...