"Ne kadar uzun sırıklara sahip olursak olalım, kendi ayaklarımızla yürürüz." Montaigne
19 Haziran 2011 Pazar
500 Days of Summer
---Dikkat sürprizbozan içerir---
Marc Webb'in yönettiği 500 Days of Summer'da, Summer isimli kıza umutsuzca aşık olan Tom'un hikâyesi anlatılıyor. Tom aynı işte çalıştığı Summer'dan ilk görüşte etkilenmiştir. Arkadaşlarının "biraz burnu büyük" yorumu ile ufak bir hayal kırıklığına uğrasa da Summer'ı tanıdıkça kendini ona aşık olmaktan alıkoyamaz. Summer farklıdır, mesafelidir ama aslında çok sevimli ve espirilidir, müzik zevkleri ortaktır, beraber çok eğlenirler ama yetmez. Onlar da "Yetmez ama evet" derler bir süre için.
Filmin başında dediği gibi bu bir aşk hikâyesi değil, "aşk" hakkında bir hikâye. Her aşk biraz karşılıksızdır. Hep bir taraf daha fazla sever. Başka bir deyişle bir taraf hep daha az sever. Eğer neden diyorsanız, filmlerde, televizyonlarda mutlu çiftler, tek taşlar, boy boy çocukları olan güzel aileler görüp aklınızdan "benim de bir karşılıklı aşkım olsa" diye geçiriyorsanız, annenize "benim niye yok, bizde neden olmuyor" diye soruyorsanız, bu filmi izleyin derim. Summer'ın Tom'un hayatına girişini (t=0 anı) 1.gün olarak alıp, hayatından ve kafasından çıkarabildiği 500. güne kadar yaşadıklarını ileri geri gidişlerle anlatıyor.
Başlarda Summer'da eksik olan Maria Puder'in de dediği gibi aşka inanmak. Fakat Maria, Raif'in aşkının büyüklüğü karşısında ona aşık olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştı. Summer ise hissettiği boşluğu Tom'un dolduramayacağından emin olunca ayrılmaya karar veriyor. Tom hayatını geçirmeyi düşündüğü kadın tarafından neden terkedildiğini anlamaya çalıştığı ve hayatını tamamen değiştirdiği bir döneme giriyor.
Filmin müzikleri çok güzel, zaten Tom'un böyle olmasına da depresif İngiliz grupları sebep olmuş, dikkat diyelim. :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
Hımm.. Hemen edinip seyretmeli:)
Haftasonu izlemiştim epeydir merak ettiğim bu filmi.Elif Şafak romanları gibiydi.'filmi tamamen yanlış yorumlamasından...' cümlesinden ötürü.
Ama hepsinden evvel Regina Spektor var, hero of the story var...
@Hayal Kahvem ben de Digitürk marifeti ile izledim, belki siz de öyle yapabilirsiniz.
@la luna bir yer, Elif Şafak'ın iki romanını okudum o yüzden pek bilemedim ama Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nde der ki;
"Eğretilemeler çok tehlikelidir. İnsan birini başka bir durumdaki birine eğretilerse ona aşık bile olabilir." Tom da izlediği filmler ve dinlediği müziklerle hayalini kurduğu kadının Summer olduğunu sanır. Bütün dur işaretlerini görmezden gelir, yanlış yoldan dönmesi de uzun bir süre alır.
Söylediğiniz şarkıcıları da en kısa zamanda dinleyeceğim. Çok teşekkürler.
Selamlar
Çok seviyorum bu filmi. Bir çeşit Summer sendromu yaşadığımdan çok dokunuyo. Sonra zırt pırt soundtrack albümünü dinliyip kötü hissediyorum. Çook güzel bi film ama bana iyi gelmiyo:)
@particle, öncelikle hoş geldiniz, herkesin hayatının bir döneminde bir çeşit Summer sendromu yaşadığını bilmek belki iyi gelebilir :)
Selamlar
Geç kalmışsın biraz izlemekte :) ben geçen sene kız arkadaşımdan ayrıldığım gecesinde arşivimde gezerken denk geldim bu filme. konusu ilgimi çekti ve izledim. kendimden çok şey buldum yada ben öyle sandım. dugusaldım ya o aralar :) neyse merhaba blogunu yeni keşfettim takipteyiz bundan sonra :)
@hayatvefutbol, hoş geldiniz bloga. Yorum için de teşekkür ederim.
Selamlar
merhabalar...
tom un aşk ın ilk demlerinde summer ı -örneğin dişlerini- betimlerken kurduğu cümleleri, hayal kırıklığı ardından yerdiği cümleler ile değiştirmesi beni benden almıştı.. gerçekten aşk bir bakış açısı...
:))
@inferidii, merhaba. Çok haklısınız. Uzunca bir süre bunu yapamasa da sonunda farklı bir açıdan görmeyi denedi Tom. Sanırım Summer'ın evleneceğini öğrenince olmuştu değil mi?
tam hatırlayamadım @burcupc .. ama güzel yazın bende filme dair özlem uyandırdı.. bu hafta sonu bir kere daha izlemeyi planladım. sonrasında paylaşırım...
)
@inferidii teşekkür ederim. Bekliyorum merakla.
Selamlar :)
Yorum Gönder