21 Kasım 2006 Salı

Kadınlar...

Neden mutlu değilken hayali bir mutluluğun görüntüsüne inanmak isteriz?
Kadınların tamamı çocukluktan itibaren bir yuva kurma, evine ve çocuklarına bakma hayalleri ile büyüdükleri için kariyerlerinde her ne kadar başarılı da olsalar, çok iyi paralar da kazansalar , kimseye bağımlı olmadan yaşayabilecek durumda da olsalar da bir tek şeye bağlı kalıyorlar. Bir resme… Yalnız olmadıklarını gösteren, bir erkek arkadaş, bir sevgili veya bir eş. O resmin içinde yapayalnız olsalar da, objektife keyifle,huzurla bakamasalar da –dikkat aynı şekilde bakmaktan bahsetmiyorum- poz verebildikleri biri var sonuçta.

Oysa yalnızlık bu kadar kötü bir şey mi? Vazgeçmek bu kadar zor mu? Yeni birini bulmadan ayrılmayanlar, ayrılamayanlar, çektikleri acıları yeni birini bulana kadar çekmeye devam edenler, vazgeçemeyenler, kararsızlar hepsi yalnızlıktan, yalnız kadın olmaktan korkuyorlar.. Çünkü yalnız kalma düşüncesi aldatılmaktan, sevilmemekten, şefkat ve sevgi görmemekten daha kötü geliyor. Bu nasıl mümkün olabiliyor peki? Aklı başında herhangi bir kadından bu iki durum arasında bir tercih yapması istense büyük ihtimalle düşünmeden ayrılmayı seçeceklerini söylerler. Ama bekara “eş” boşamak kolay! İnsanlar, olaylar başlarına gelmeden önce düşündüklerini ve söylediklerini, o durumla kaşılaştıklarında nadiren yapabiliyorlar. Kadın mutlu olmadığı duruma son vermeden önce bir çok durumu hesap etmek zorunda. Maddi durumunu, duygusal durumunu ve de pek tabiki etrafın sorularını. Bu konu-komşu teyzelerle sınırlı olan bir durum değildir.Her yaştan her eğitimden kadınların en çok merak ettikleri şeydir bu. Ben senin iyi koca bulabilme ihtimalini merak ettim gibi birşey! Örneğin mesleği olan, kariyer basamaklarının başında bir kadın henüz evlenmemişken “hayatında biri var mı “veya “evlenmeyi düşünüyor musun” sorularını eminim ki erkeklerden 10 kat fazla duyuyordur. Böyle bir zorunluluk mu var?

Neden erkeklere hep işleri hayattaki hedefleri sorulurken, kadınlara ne sorulursa sorulsun en önemli şey ve sona bırakılan sohbet konusu özel hayatları oluyor? Çünkü hala erkeğin görevi evine bakmak, kadınınki de evi yönetmek. Bu çok kolay değişebilecek bir şey değil belli ki. Neden konuşmaktan en çok hoşlandığımız konu beğendiğimiz erkekler veya çözüm bulmaya çalıştığımız mayhoş ilişkiler? Belki böyle davranarak bu konuları hayatımızın merkezi haline biz getiriyoruz. Etrafında uyumsuz ve neşesiz ilişkiler, insanlar gören çocuklarsa başka türlüsünün mümkün olabileceğini dahi düşünemiyorlar. Belli bir yaştan sonra bunlar fark ediliyor. O zaman daha çok sorulma amacı bizim bulamadığımızı bulan var mı başka türlüsü mümkün mü?… Ama bu şansı bulan da söylemez pek, durumlar her an değişebilir çünkü. Nazar filan değer maazallah!

Sonuçta bu sorular boşandıktan sonra da devam ediyor. Boşandım, kurtuldum yok! Yeni sevgili ve eş adayları olmalı! Hayır kardeşim! Ben hayatımı yalnız geçirmeyi düşünüyorum, kendime göre planlıyorum ama birisi de çıkarsa karşıma olabilir diye düşünen bu olayı hayatının amacı haline getirmeyecek kadın yok mu? Elbette var da onları da anlayacak insan yok. Herkes bu uzaylı mı gözüyle bakıyor…Öncelikle kendi mutluluğunu düşünen, kendini adaklık görmeyen kadınlar. Birisine aşık oldukları için kendilerini unutan, bir erkek ona değer veriyor diye, sanki borçluymuş gibi her türlü fedakarlığı yapan kadınlar değil onlar…Kendi değerlerinin farkında ve fazla eyvallah demeyen kadınlar onlar. Hepimize o ruhtan biraz versin yarabbim!

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...