21 Kasım 2006 Salı

Palace of Peace yazısı.. Muhendis mi dediniz??




İnşaat Mühendisliği zor meslek...Bi defa üniversitede bu bölümü kazanmak zaten zor. Bi sürü matematik, geometri, fizik, kimya, biyoloji sorusu cevaplayacaksın. Kazandıktan sonra okuması da zor bi sürü ders, staj, uzmanlaşacak dolu konu... Bunları da kazasız belasız atlattık diyelim, iş bulmak ayrı bir çaba gerektiriyor. İşi buldun da, çalışmak istediğin dalda bulmak deveye hendek atlatmak değil, su aygırına ip atlatmak gibi bişey

Bunları başarmış biri olarak sonradan karşılaştıklarım beni şaşkın ördeğe çevirdi. Bir defa inşaat mühendisi dediniz mi zemin ıslahından, baraj yapımına, yol mühendisliğinden, villa yapımına herşeyi bildiğinizi sanırlar. Ben o konuda uzman değilim derseniz “E sen inşaat mühendisi değil misin ?” derler...

Hele deprem olduktan sonraki durum içler acısıydı... Eskiden aile tanıdıkları gülerek “yuvamızı yaparsın artık” derdi, deprem sonrası, yok bu bina kaç şiddetinde depreme dayanırdan, depremde binamız yorulmuş mudur? Ben bi dinleneyim hele der mi’ ye varıncaya kadar neler neler. Allahtan girip mastır yaptım da sismoloji, deprem mekaniği filan güzel güzel konuşabiliyorum...Toplum içine çıktığında iki çift laf edebiliyorsun hem de havan oluyor...

İşverenler ve eş dost yaklaşımları böyle iken, mimarların yaklaşımı daha başka. İnş. müh.lerle mimarlar arasında garip bi elektrik vardır, koalisyon ortağı iki parti gibi. Hep kimin sözü geçicek kavgası olur. Mimarlar fizik kurallarına aykırı şeyler ister, sen mühendissin yap derler. Tamam mühendisim de, yerçekimi ile depremi de kaldıramam ya dünyadan!.. Üstelik istedikleri şeyin mümkün olup olmadığını hemen söylemenizi isterler. Şu açıklığı kolonsuz geçebilir miyiz, geçemezsek kaçlık kiriş koymalı gibi... Sanki hemen kafadan çarp, böl cevabı söyle der gibi. Kalkülatör muamelesi yaparlar.
--Abi senin model kaç?
--İTÜ 99 ben, ya sen?
--Ben ODTÜ 85.
--Piyasada var mı abi sizlerden bi daha çıkmadı o modeller...

Ama en kötüsü galiba proje bitince adam yerine konmamak. Kazakistan Astana’da Barış Sarayı (Palace of Peace) projesini yaptık, projenin açılışı yapıldı. Herkes oradaydı, Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev, Sembol İnşaat’ın sahibi Fettah Tamince, Tabanlıoğlu Mimarlık’tan Murat Tabanlıoğluve diğer mimarlar... Peki ya statik ekipten?? Bizden kimse davet edilmedi anladım ki proje mühendisinin değeri budur... Proje mühendisi eşittir hesap makinesi... Hesabı yaptıktan sonra C tuşuna sonra da OFF’a basılarak bi kenara kaldırılır.. Yeni hesap yapılıcağı zaman da ON tuşuna basılır...

Palace of Peace 60m yüksekliğinde çelik bir piramit. Amaç “Geleneksel Dinler Kongresi”ne ev sahipliği yapacak bir anıt-yapı yapmaktı...Piramidin girişi opera salonu olarak tasarlandı. Ben de bu projede sahne dekorlarının idare edildiği Sahne Yapısı, yangın merdivenleri ve en üstteki Cradle’a çıkan rampaların projelerinde çalıştım... Şu anda da yine Astana Stadyumu’nun projesi üzerinde çalışıyoruz... Bir ülkenin sanat damarını kopartmaya gönlüm razı olmadı ama acaba spor damarı daha mı önemlidir? Bizi bu sefer de davet etmezlerse “Yıkarız bu stadı” diye bağırmak geliyor içimden...

Zaten yerli basın da mühendislik olaylarına pek ilgili değil. Haberlerde bizim adımız geçmediği gibi mimarlık eleştirmeni Hugh Pearman’ın yazısını çevirirken Arçe ismini silmişler... Mimarların ki duruyor, bu işte bi iş var deyip,biraz genel kültürüm olsun diye bi kaç mimarlık dergisi almaya karar verdim. Gidip kapağında patates resmi olan bir dergi aldım. Patatese de sanat eseri gözü ile bakabilirsem mimarlık mastırını kaptım demektir!!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...